Sığınmacıları göndermek için Ramazan’ın ölmesi mi gerekiyordu?

Suriye’de yaşanan iç savaş ve genel olarak Asya ve Afrika ülkelerinde yaşanan istikrarsızlık sonucu insanların sosyal devlet anlayışının en üst düzeyde olduğu ve (Balkanlar hariç) ikinci dünya savaşından beri hiçbir iç karışıklığın yaşanmadığı Avrupa ülkelerine olan göçü hız kesmeden devam ediyor.

TRANSİT GEÇİŞ ÜLKESİ OLMANIN HANDİKAPLARI

Asya ve Avrupa arasında transit geçiş yolu olma özelliğine sahip Türkiye, bu göçlerden en olumsuz etkilenen ülkelerden birisi.

En büyük sınır komşumuz Suriye’de yaşanan iç savaş ve terör sorunu doğal olarak Suriyelileri bizim sınırımıza yönlendirdi. Açılan sınır kapılarından bir anda binlerce insan elinde bir el çantası ile sınırlarımızdan içeri girdi. Bu insanlar yaşam için gerekli temel ihtiyaçların tamamına ihtiyacı vardı.

IŞİD, GÖÇÜ TETİKLEDİ

Savaşın uzun soluklu olması ve özellikle Suriye’de faaliyet gösteren IŞİD gibi terör örgütlerinin propaganda amaçlı olarak yaptıkları katliamları internet üzerinden yayması üzerine bu sayı zamanla milyonlarla ifade edilmeye başlandı.

SIĞINMACILARIN NÜFUS KAYITLARI ALINMADI

Başlangıçta Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Göç Kuruluşları ile birlikte hareket edilerek kurulan kamplarda tutulan Suriyelilerin sayısı beklenenin çok üzerine çıkınca artık bu kamplar yetersiz gelmeye başladı. IŞİD’in yarattığı terör ortamının etkisiyle açılan sınır kapılarından alınan sığınmacıların birçoğu hiçbir kayıt altına alınmadan sınırlarımızdan içeriye girdi.

Sınırdan içeri girdikten sonra ülkenin dört bir yanına dağılan bu sığınmacı ordusu, bir süre sonra deyim yerindeyse izini kaybettirmeye başladı.

Özellikle büyükşehirlerin varoşlarında binaların bodrum katlarına sığınan bu insanlar, ekonomik ve sosyal olarak bulundukları yerlerde bazı değişimlere sebep olmaya başladılar.

EKONOMİNİN YANI SIRA SOSYAL YAŞAMDA ETKİLENDİ

Kiralarda yaşanan artışlar ve birçok iş kolunda ‘ucuz iş gücü’ olarak görülen bu insanların yarattığı olumsuz etkiler bir süre sonra sosyal yaşamada yansıdı. Kavga gürültünün eksik olmadığı bu mahallelerde zaman zaman büyük olaylarda yaşandı.

Gaziantep, Şanlıurfa, Adana, Bursa ve Konya’da yaşanan bazı olayları güvenlik güçleri zorlukla bastırdı. Özellikle hırsızlık ve fuhuş konusunda suç listeleri kabarık olan bu sığınmacıların yarattığı boşlukta, ilçemiz Sultangazi gibi bazı yerlerde Afganistan ve Pakistanlı sığınmacılarda kendilerine yer buldu.

GÖRÜNEN KÖY KLAVUZ İSTEMEDİ

İlçemizde daha evvel Sultançiftliği mahallesinde kirayı isteyen bir ev sahibin sığınmacılar tarafından öldürülmesi, Cebeci Mahallesinde bir market sahibine bıçaklı saldırı, yine Cebeci Mahallesinde farklı ülkelerden iki sığınmacı grubun toplu kavgası, Cebeci Mahallesinde Afganlı bir grubun Suriyelilerin yaşadığı bir bodrumu basarak gasp etmesi, Habipler Mahallesinde Afganlıların çeteleşerek bazı olaylara karışması, Zübeyde Hanım Mahallesinde Suriyelilerin mahalle sakinlerine saldırması sonucu çıkan olaylar ve sayamadığımız birçok olay zinciri son olarak İsmetpaşa Mahallesinde Ramazan Şahin isimli gencimizin bıçaklanarak öldürülmesine kadar devam etti.

Bardağı taşıran bu son olay sonrası başta İsmetpaşa Mahallesi olmak üzere; Malkoçoğlu, Habipler, Cebeci ve diğer mahallelerden toplanarak kamplara gönderilen sığınmacı sayısı 500’e yaklaştı.

Ancak yaklaşık 60 bin sığınmacının yaşadığı bir ilçede takdir edersiniz ki 500 sayısı hiçbir şey ifade etmiyor.

Burada sorulması gereken bir başka soruda şu; “Bu sığınmacıların toplanıp gönderilmesi için bir gencimizin hayatından olması mı gerekiyordu?”

Sadece ilçemiz açısından değil, ülkenin hemen her köşesinde yaşanan bu olumsuz durumun bir an önce bir çözüme kavuşturulması gerekiyor.

Suriyeliler için sınırın Suriye tarafında oluşturulacak kamplar, diğer ülkelerden gelen sığınmacıların ise kayıt altına alınarak, ülkemizde kalması yasalar çerçevesinde mümkün olmayanların acil olarak sınır dışı edilmesi gerekiyor. Yoksa bu sorun toplumsal bir patlamaya sebep olabilir.