7.4 büyüklüğünde meydana gelen 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin sebep olduğu büyük ölçekli can ve mal kaybı ile beraber yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir. Bu nedenle ülkemizin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir. Marmara depremi gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir. Bu deprem “Yapı Denetimin” önemini ön plana çıkarmış ve 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yapı denetimini 27 pilot ilde uygulamaya almıştır. Bakanlık, Yapı Denetim Kuruluşları, İlgili İdareler ve Meslek Odalarının katılımını ön plana çıkartan bu kanun birçok yönü ile devrim niteliğinde bir kanun olmuştur. Ancak bir yıl içerisinde bu KHK Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve 13Temmuz 2001 yılında 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanun, önceki KHK’daki 27 pilot il yerine 19 pilot ilde uygulanması öngörülmüş ve pilot il uygulaması 10 yıl sürmüştür. 2011 yılı başından itibaren de tüm illerde uygulanmaya başlanmıştır. Bu süre içinde kanun kapsamı sürekli daraltılmış, kamu binalarının yanı sıra birçok özel yapılar da denetim dışına çıkartılarak uygulama etkisi zayıflatılmıştır. Süreç içinde ortaya çıkan eksiklikler kanun değişikliği ile düzeltilmediği için yapı denetim hedeflenen düzeyde uygulanamamıştır.
Bu güne kadar yapılmış olan en iyi düzenleme 05.02.2008 tarihli Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliğinin çıkartılmasıdır. Bu yönetmelik ile her ilde ihtiyaç duyulan sayıda yapı denetim kuruluşunun kurulmasına izin verilmesi ve sadece kurulduğu ilde denetim yapması ön görülmüştür. Haksız rekabetin önüne geçmek ve kaliteli bir denetimden taviz vermemek için bu yönetmelik katkı sağlayacak iken 14 Nisan 2012 tarihinde yayınlanan yönetmelik ile illerdeki sayı hesaplama yöntemi değiştirilmiş ve ihtiyaç fazlası yapı denetim kuruluşunun kurulmasına izin verilmiştir. Ayrıca 200 km. mesafedeki illerde kurulmuş olan kuruluşlar bu illerin her birinde denetim yapmasının önü açılmıştır.
Türkiye’de 12 yıldan beri uygulanmakta olan yapı denetim sisteminin bağlı olduğu 4708 Sayılı Kanunun bazı eksik yönleri olmasına rağmen; bugüne kadar kanun kapsamında inşaatları tamamlanmış olan yapılarda, özellikle “Taşıyıcı Sistemi” ilgilendiren imalatlarda, büyük oranda başarı sağlanmıştır. Kanun üzerinde yapılacak bazı revizelerle bu oranı tüm imalatlarda daha yüksek başarı seviyesine ulaştırmak mümkündür.
Mevcut kanunda ve yeni hazırlanan kanun taslağında “denetlenen ile denetleyen arasındaki ticari ilişkinin ortadan kaldırılması” yönünde bir düzenleme yapılmamıştır. Müteahhit, Yapı Denetim Kuruluşunu kendisi belirlediği sürece, sektörde sağlıklı bir denetim sürecinin oluşması mümkün değildir.
4708 Sayılı Kanunun eleştirdiğimiz maddelerinden biri de“Ceza Maddesidir”. Kanunun 8.Maddesine göre ceza alan Kuruluşlar ile mühendis mimarların büyük çoğunluğu, ruhsat eki onaylı projelere uygun denetim yapmadıkları için geçici faaliyet durdurma cezası almışlardır. Ancak, cezaya esas tespitlerin yapıldığı tarihte onaylı projeye aykırı yapılmış imalatlar daha sonra “tadilat projesiyle” mevzuata uygun hale getirilmişlerdir. Yapı denetim sistemini bozan ve tarafları mağdur eden bu uygulama düzeltilmelidir. Mükerrer tadilat ruhsatların önüne geçilmesi ve bürokratik işlemlerin azaltılması için imar mevzuatına uygun bu tür değişiklikler iş bitiminde bütün değişiklikleri kapsayacak şekilde tek bir “Tadilat Projesi” ile verilmelidir..
Diğer taraftan, 648 sayılı KHK ile hizmet bedellerinin yarı yarıya düşürülmesi ile etkin ve kaliteli denetimin yapılması çok zordur. Gerçek maliyet çalışmasına göre yapının büyüklüğü ve yapı sınıfı dikkate alınarak asgari oranların %2 ile %4 arasında yeniden belirlenmesi etkin bir denetim için gereklidir.
Ayrıca peş peşe çıkartılan ek yönetmeliklerle, Yapı Denetim Kuruluşları sayısının arttırılması ve sayı sınırlamasının kaldırılması ile ülke çapında belli bir standart yakalamış olan yapı denetim sistemi işlevsiz hale getirilmiştir. Bir ilde yapı denetim kuruluşları sayısının artması ile kaliteli bir denetim yapılması arasında tamamen ters orantı söz konusudur. Oluşacak haksız rekabet ortamının önüne geçilmelidir.
Depremlerin birer afete dönüşmesini istemiyorsak “can ve mal güvenliğini” esas alacaksak; yapı denetim sisteminin, bugüne kadar her ortamda dile getirdiğimiz çözüm önerileri ışığında, değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca ülkemizde sağlıksız ve düşük dayanımlı mevcut yapıların “Kentsel Dönüşüm” kapsamında dönüştürülmesi ve depreme hazır hale gelmesi gerekmektedir.
Sultangazi’de Meslek Yüksek Okulu
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.