a

Milli Bir Duruşa Hasretiz

Türkiye’nin Cumhuriyet Savcısı’nın alçakca katledilmesi, bize bir çok gerçeği gösterdi.

 

Büyükler, ”Dost, kötü günde belli olur” derler. Düşmanda öyle. Vatan evlatlarının ve Vatan hainlerinin bu kötü günde belli olduğu gibi. Ükenin Milli birliğine ve kardeşliğine, ülkenin geçtiği her önemli evrede, karanlık ellerin maşası olan bir örgüte karşı, dik bir duruş sergileyemedik. Tüm Türkiye’nin savcısıydı, tüm Türkiye için adaleti tesis etmeye gayret gösteriyordu.
Her meselede heterojen bir duruş sergiledik…

 

Fakat bu mesele başka!

 

Bu mesele Milli bir mesele!

 

Şehit edilen savcı, benim, senin, onun savcısı değildi.

 

”Hepimizin savcısıydı, hepimiz Mehmet Selim Kiraz’ız. Bu olay bir terör olayıdır” diyemedik.

 

Kimi gazeteciler, kimi sanatçılar, kimi siyasetçiler toplumu derinden sarsan bu olay karşısında, sapkın ideolojileri uğruna adeta marjinal bir kılıklarını ifşa ettiler. Toplumun bir yerlere taşıdığı insanlar bunlar.

 
Tarık Akan, Nazlı Ilıcak, Ferhat Tunç, Barış Atay, Hüseyin Aygün v.b…

 
Toplumun Milli hassasiyetini gözardı edecek kadar, toplumdan nemalanmasını da bi o kadar iyi biliyorlar. Terör olayına eylem diyecek kadar hainler, devleti örgütle tehdit edecek kadar korkaklar, teröristlerin ölmesini devlet katliamı olarak değerlendirecek kadar alçaklar. Bunlar, ülkeyi en zor durumda bile, ”sırf hükümet gitsin” mantığıyla, Lawrence’lere peşkeş çekecek kadar ve hatta Lawrence olacak kadar ihanet zihniyetine tabi kılınmışlar. Dahası, en küçük toplumsal bir kıvılcımdan bile, ulusal bir kaos beklemekte ve desteklemekteler. Her toplumsal faaliyeti hükümete, devlete mâl etmenin çabası içerisindeler.


Yani her an sisli bir havayı kollamaktalar…

 
CHP, bu ülkenin siyasi bir partisidir. DHKP-C ise, onun arka bahçesi!

 
Son terör saldırısının tahlilinde ortaya çıkan net bir şey varsa; o da yukarıdaki iki cümledir. CHP, son genel başkan değişiminden sonra örgütle daha çok içli dışlı olmaya başlamış ve böyle bir algı insanlarda zaten oluşmuştu. Fakat, bu son olay bu tezi tescillemiş oldu. Ağırlıklı olarak Alman istihbaratı ile irtibatlıdır bu örgüt. Ne kadar Yunanistan görünürde olsa da.

 
Kılıçdaroğlu, iktidarı devirmek için her yolu deneyecek kadar küstahdır mesela. Gezi Parkı olaylarında, ABD büyükelçisi ile görüşecek kadar haindir. Seçim öncesi ABD’ye ziyaret gerçekleştirecek kadar da açık yüreklidir. BND destekli gezi eylemlerine destek verecek ve isyanı körükleyecek kadar yalakadır.

 
Türkiye’nin meşru hükümetine, meşru Cumhurbaşkanına, meşru savcısına karşı ihanet içerisinde olan DHKP-C ile neden kolkola yürümesin ki? Bu onlar için tabii bir mesele.

 

CHP, Şehit savcının cenazesine katılmayacak kadar düşman bu millete. Her muhalefet, her eleştiri anlaşılır fakat, milli meselelerde muhalefet öncelik olmaz. Öncelik hakkı, milli bir duruşundur. Milli bir muhalefet olmaktır. Bu ülkenin milli bir iktidar sorunu yoktur, milli bir muhalefet sorunu vardır. Vatanını, milletini seven ‘doğruya doğru, yanlışa yanlış’ diyebilecek hakkaniyetli bir iradeye sahip muhalefete ihtiyaç var.

 

Bir savcı, polis, asker şehit edildiğinde milli bir tutum sergileyecek muhalefet olmalı. Bir şeye muhalefet ederken çözüm üreterek muhalefet etmeli ki; vatan, millet samimiyeti ortaya çıksın, bu güzel kavramların içi boş kalmasın. Türkiye’deki bu muhalefet geleniği, bize çok zaman kaybettirebilir. İyi bir iktidarın daha da iyi olabilmesi için milli ve donanımlı muhalefet tüm Türkiye’nin yararına olacaktır.

 
Toplumsal meselelerde sırf hükümet ile aynı fikir üzerinde mutabık kalmamak için sapıtmayacak, toplumun nabzını tutarak, toplumun menfaatlerine göre hareket edecek bir muhalefet kaçınılmazdır.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

39 ilçenin Yaşam Kalitesi

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.