Asım’ın nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
M.Akif Ersoy
Kıymetli okuyucu; ilk yazımızda Çanakkale ve Kurtuluş savaşımızda, yaşlarından ve boylarından çok daha büyük başarılar göstererek efsaneleşen çocuk kahramanlara yer vereceğiz. Onlar Mehmet Akif’in hayalini kurduğu ‘’Asım’ın Nesli’’ dediği gençlik ve makamların en yücesi olan Şehitlik Makamına ulaşan bir gençlikti. Peki Osmanlı Devleti en kötü döneminde devlet sistemin çöktüğü ve yoksulluğun had safhada olduğu bir dönemde bile bu kadar sorumluluk bilincinde bu koca yürekli gençleri yetiştirirken bizim en müreffeh olduğumuz, bütün okulları akıllı tahtalar ve bilgisayarlarla donattığımız bu günlerde sorumlu değil de sorunlu gençler yetiştirmemizin nedeni eğitim sistemimiz mi? Yoksa topyekûn bir Millet olarak bunda bir payımız yok mu? İlkokuldan itibaren akademik başarıya kilitlendiğimiz, bir yarış atına dönüştürdüğümüz, ve başarısını da diğer rakiplerini yani arkadaşlarını ezerek elde edeceğini öğütlediğimiz çocuklardan ‘’Asım Nesli’ni’’ beklemek ne kadar doğru. Gerçekliğinden emin olmadığım fakat faydalı bulduğum bir anekdotu burda sizinle paylaşmak istiyorum.
Sizin Çanakkale’niz on Hiroşima eder!
Zamanın birinde gerçekleşmiş bir olay şöyle anlatılır: Japon eğitim uzmanları Ülkemize gelmiş ve ülkemizin eğitim sistemini incelemiş, Başbakan ve bürokratlarının da hazır bulunduğu bir ortamda raporlarını sunmuş ve sonuç olarak şunu söylemişler: “Sizin eğitim sisteminizde Milli ruh yok!” Başbakanın “Nasıl?” sorusu üzerine şunu anlatmışlar: “Biz Japonya’da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız. Onları önce toplu halde hızlı trenlere bindirir, dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdirir ülkemizin gücünü gösteririz. Sonra da bu yavrularımızı alır Hiroşima ve Nagazaki’ye götürür, orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir deriz ki: Eğer siz çabalamaz, bilinçlenmez ve az önce gördüğünüz teknolojiye sahip olmak için çalışmazsanız sonunuz böyle olur. Bürokratlardan biri atılır: “Ama bizim Hiroşima’mız yok ki! ”Japon uzmanın cevabı tokat gibidir: “Sizin Çanakkale’niz on Hiroşima eder!”
Son yıllarda belki bu hikâyenin etkisiyle, belki başka nedenlerle Belediyeler, STK’lar ve okullar tarafından her yıl yüzbinlerce öğrenci ve vatandaş Çanakkale’ye götürülür. Peki Hiroşima gezileri gibi bir etki oluşturuyor mu işte ondan emin değilim. Çanakkale hakkında hiçbir bilgi verilmeden, çocuklarımıza bu konuda kıymetli kitaplar okutulmadan ve işinin ehli rehberler olmadan yapılan bu gezilerin sıradan turistik geziler olmaktan öteye geçmediğini geziye katılan ve gezi dönüşü çocukların davranışlarını inceleyen onlarca öğretmenden dinledim. Eğer bu gezilerin amacına ulaşmasını istiyorsak; Mart ayı boyunca Çanakkale, ve Kurtuluş Savaşımız hakkıyla tüm derslerde işlenmeli, ay boyunca; konferanslar, seminerler, kitap okuma yarışmaları düzenlenmeli ve bu geziler sonra düzenlenmeli. Aksi halde bu geziler turistik gezi olmaya devam edecektir. Oysa tarihimizin sayfaları gençlerimize rol model olacak onların yaşıtı on binlerce kahramanla dolu.
İşte o örneklerden birkaçı:
*Çanakkale ve İstiklal Savaşı’na katılan çok sayıda çocuk vatan savunmasında kahramanlık örnekleri sergiledi. Öyle ki bütün öğrencileri şehit düşen Galatasaray, Konya ve İzmir liseleri 1915’te tek bir mezun veremedi
*Anadolu’nun hemen her köşesinde, özellikle işgal gören yörelerde, çocukların da bir destan niteliğinde kahramanlık örnekleri sergiledi.
*Antep savunmasında Kebapçı Said Ağa’nın oğlu küçük Mehmet, Şahin Bey’in oğlu Hayri, şehit Yolağası’nın oğlu Mehmed Ali gibi 11-12 yaşlarındaki çocukların özverisi göz yaşartıcı boyuttadır. Bu çocuklar Arslan Bey’in başında bulunduğu milis kuvvetlerinin içinde diğer Kuvayi Milliyeciler gibi silahlı olup yeri geldiğinde çatışmalara katıldılar ve çoğu zaman da istihbarat hizmetinde bulundular.
* Urfa’da 14 yaşındaki Bozan, Fransızlar kaçarken Kuvayi Milliye önünde harbe katıldı. Bu yavrunun kahramanlığını gören halk, Bozan için türkü yazdı.
*Maraş savunması sırasında kendisine verilen köprü uçurma görevini yerine getiren Sarıca Köyü’nden 14 yaşındaki Ali ile milis kuvvetler arasında bir çok yeri dolaşmak suretiyle bilgi alışverişini sağlayan 10 yaşındaki Osmaniyeli Niyazi Aykan’ da tarihe adını altın harflerle yazdırdı.
*Çanakkale Savaşı’na katılan Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri gibi birçok okulun öğrencisi şehit düştü.
*Fakülte siyaha boyandı; Çanakkale destanında bugünkü İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi eski adıyla Darülfünun öğrencilerinin ise ayrı bir yeri var. 1915’te Darülfünun 1. sınıfta öğrenim gören 2 bin 500 tıbbiyeli, okullarını bırakarak Çanakkale’ye koştu. İki tümen hâlinde Gelibolu’ya gelen gençler, bir Anzak baskını sonucu şehit oldular. Bu nedenle sonraki yıl açılışta siyaha boyanan Darülfünun, 1921 yılında hiç mezun veremedi.
Ters köşe: Sahi Çanakkale zaferinde Başkomutanımız kimdi? Ve bu başarıda onun hiç mi payı yoktu?
Sultangazispor, İFA’ya Hazırlanıyor
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.