a

Marco Jamper, dünya devleri ile mücadele ediyor

CNR EXPO Fuarcılık alanında düzenlenen 59. Uluslararası Ayakkabı Moda Fuarı 4-7 Nisan 2018 tarihinde gerçekleşti. Fuara yine Sultangazi’den birçok üretici firma katılım sağladı. 2000 yılından beri ayakkabı sektöründe adını duyuran ve her geçen gün sektörün tanınan ve bilinen markalarından biri olmaya devam eden Eroğlular Spor Ayakkabıcılık, MARCO JAMPER markasıyla fuarın en çok ziyaret edilen stantlarından birisiydi.

Markanın Yönetim Kurulu Üyelerinden Mürsel Eroğlu, kendi markalarının gelişim sürecini, ayakkabı sektörünün dünü & bugünü, piyasanın son durumunu ve sektörün yaşadığı sıkıntıları açık yüreklilikle anlattı…

ÜLKE EKONOMİSİ AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR MARKA

İç piyasanın dışında Bulgaristan, Azerbaycan, Kuzey Irak, Sırbistan, Kosova ve Ukrayna gibi ülkelere ihracat yaptıklarını söyleyen Mürsel Eroğlu, MARCO JAMPER markasıyla günlük 4500 çift ayakkabı ürettiklerini ayrıca AYM Taban olarak da günlük olarak yaklaşık 30.000 çift taban ürettiklerini söyledi. Eroğlu, toplamda 10.000 metrekare kapalı alanda MARCO JAMPER tesislerinde 200 personel, AYM Tabanda ise 230 personel istihdam ettiklerini belirtti…

EROĞLU, “YAŞANAN SORUNLARDAN DOLAYI TABAN İMALATINA AĞIRLIK VERMEYE BAŞLADIK”

Eroğlu, “Şu anda özellikle iki kulvarda faaliyetlerimize ağırlık veriyoruz. Bunlardan bir tanesi sektörün devleriyle kıyasıya bir yarış içerisinde olan MARCO JAMPER markamız, diğeri de ayakkabı taban sektöründe trend olan bütün yenilikleri bünyesinde barındıran AYM taban…

Aslında gerçeği söylemek gerekirse son dönemlerde AYM Tabana biraz daha ağırlık vermeye başladık. Çünkü ayakkabı sektörü her geçen gün yeni zorluklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.

EROĞLU, “ÇAKMA ÜRÜNLER VE MARKET FİRMALAR MARKALAŞMANIN ÖNÜNDE CİDDİ BİR SORUN”

Bizim sektörde, ‘Çakma’ diye isimlendirdiğimiz imitasyon üretiminin çok fazla artması ve market satış yapan firmaların sermaye gücüyle sektörde belirleyici olması karşılaştığımız en ciddi sorunlardan sadece iki tanesi.

Devlet büyüklerimiz sürekli olarak markalaşmanın öneminden söz ediyorlar. Markalaşmanın ülke ekonomisi açısından yararlarından söz ediyorlar. Ancak bu konuda ne yazık ki, üretici kendi kaderine terk ediliyor. Nasıl mı? Size ayakkabı sektörüyle ilgili olarak bu konuyu çok basit bir şekilde izah edebilirim.

EROĞLU, “YATIRIMSIZ KAZANÇ PEŞİNDE OLANLAR SEKTÖRÜ BİTİRİYOR”

Üretici olmanın kendisinin zaten birçok zorlukları var. Mamulü ortaya çıkartmak için gereken bütün sermayeyi üretici kendi cebinden harcıyor. Üretilen mamul yaklaşık olarak 6-8 ay gibi çeklerle satılıyor. Yani maliyet hesaplamasında birçok gider kaleminin peşin olduğu bir sektörde siz mamulünüzü 6 ila 8 ay gibi çeklerle satıyorsunuz ve ayakta durmaya çalışıyorsunuz. Ancak hiçbir ARGE çalışması ve masrafı olmayan, vergi vermeyen bir üretici çıkıyor ve sizin veya piyasada çok satılan bir ürünü taklit ederek, olması gerekenden daha ucuza piyasaya sürüyor. Tüketici bu durumda hangi ürünü tercih eder? Ayrıca sermaye gücü olan ve üretimin içerisinde bulunmayan market firmalar, üreticileri fasoncu olarak kullanıp, kendi markalarıyla pazarın büyük bir kısmını işgal etmeye başladılar.

EROĞLU, “KENDİ MARKASINI ÜRETENLER FASONCU OLUYOR”

Bizim ayarımızda olan birçok üretici arkadaşımız şu anda Zilan, LCW ve Kinetix’in fasonculuğunu yapıyor. Bize de aynı teklifler geliyor. Tesislerinizi bize tahsis edin, günlük 15-20 bin çift ayakkabı siparişi verelim diyorlar.

İlk bakışta karlı bir teklif gibi duruyor ancak işin aslı hiçte öyle değil. Bizim bu teklifi kabul etmemiz demek; kendi markamızı çöpe atmamız anlamına geliyor. Bugüne kadar yaptığımız bütün çalışmaları, emeğimizi, harcamalarımızı kaldırıp çöpe atmamız anlamına geliyor. Çünkü bu teklifi kabul etmek demek, sektörde tekelleşmenin önünü açmak anlamına geliyor. Kendi markanızla kazandığınız müşterilerinizi kaybetmeniz anlamına geliyor. Bir süre sonra bu markaların sektörden her hangi bir sebeple çekilmesi veya kendi üretimlerini hayata geçirmesi veya iflas etmesi ya da sizinle yaptığı sözleşmeyi yenilememesi durumunda sizin sektörden silinip gitmeniz anlamına geliyor.

EROĞLU, “ÇAKMAYLA ÜRETİCİ DEĞİL, DEVLETİN İLGİLİ KURUMLARI MÜCADELE ETMELİ”

Bu konuda elbette devletimizin yapabileceği bir şey yok ancak çakma marka üretenler hakkında yapacağı birçok şey olduğunu hepimiz biliyoruz. Geçtiğimiz yıl sadece 2 üreticinin atölyesi basıldı ve işlem yapıldı. Bu iki işletme hakkında da sanırım çok sayıda şikayet olduğu için bu işlem yapıldı. Halbuki ekonomiye ve istihdama çok ciddi katkıları olan bu sektöre devletimizin sahip çıkması gerekiyor. SGK primlerini aksatmadan ödeyen, vergilerini aksatmadan ödeyen ve birçok ceremeye katlanarak kendi markasını yaratmaya çalışan ve bu markayla ihracat yaparak ülkeye döviz girdisi yapan üreticilere devletimizin daha itinalı yaklaşması gerekiyor.

Çakma markalarla mücadele edecek profesyonel ekipler kurulmalı, cezalar arttırılmalı ve caydırıcı olmalı. Yani kısaca bu konuda gerekli mücadeleyi biz üreticiler değil, devletimizin kurumları vermeli.

Sektörde son durum kısaca böyle. Şimdi sorabilirsiniz, “Peki, MARCO JAMPER olarak siz ne yapıyorsunuz?” bu soruya kısaca şu cevabı verebilirim; Her şeye rağmen bu sektörde var olmak için mücadeleye ve direnmeye devam ediyoruz…”



Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Malkoçoğlu ve İsmetpaşa arası yayalaştırılıyor

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.