a

Kanlı Ödül

Nobel Ödülü, 27 Kasım 1895 tarihli ve 30 Aralık 1896 tarihinde Stockholm‘de açıklanan vasiyetnamesiyle Alfred Nobel tarafından kurulan derneğin verdiği, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan prestijli bir ödüldür. “Barış ödülü” ise Nobel’in her yıl verilen beş ödülünden biridir. Bu ödül Alfred Nobel in vasiyeti üzerine “Toplumların kardeşliği ve barışı yolunda en fazla çaba sarf edenlere” verilmektedir.

 

İnsanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacı güden bir ödül olduğu söyleniyor. Yani sübjektif olması gerekiyor, insanı merkeze alması, insanlık adına iyi işler yapanların yapması, insanlığın geleceğini tehlikeye atacak adımlar atmamış olması, barışı esas alması gerekiyor. Nobel Barış ödülünü alanlara baktığınızda hiç te insanlığı merkeze alan bir durumun olmadığını görürsünüz. İnsanlığı merkeze almadığını, toplumların kardeşliğini esas almadığını makyajla gizlediklerini görürsünüz. Medya üzerinden propaganda ile bilinçaltını işgal ederek, bakış açınızı daraltarak, büyük bir psikolojik harp ile sizi kontrol altına alırlar. Mazlum halklara 5 milyon dolar yardım yaparak medya aracılığı ile bunu çok büyük bir şekilde ilan ederler ama mazluma Firavun olanlara 130 milyar dolar gibi yardımları medyaya fazla yansıtmazlar. Nobel barış ödülünü alanların en büyük silahı medya. Büyük medya sahipleri ile aran iyiyse, onların politikalarını benimsiyor ve bizzat dahil oluyorsan sende Nobel’e adaysın demektir.

 

Bunu birkaç örnek ile kanıtlamaya çalışalım.

 
Deır Yasin katliamı ile masum insanları bir gece vakti katleden ve terör örgütü liderliği yapıp meşru olmayan yollarla oradaki halkın topraklarını gasp ederek, asırlık bir bölgesel ve küresel kaos çıkartan, insan hakları ihlallerinin baş aktörü olan Menahem Begin Nobel Barış Ödülüne neden layık görülmüştür ki ? Begin, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile birlikte bu ödüle layık görülmüştür. İsrail bayrağını ve marşını selamlayan, darbe ile iktidara gelen Enver Sedat,  ‘‘Arap topraklarının Siyonistlerce işgalini kabul ederek Arap ulusuna ihanet etmek,’’suçundan yargılanmıştır. (İsrail’in yanındaki her türlü ihanet, Nobel ile ödüllendiriliyor.)

 

 
1994 yılında İzak Rabin, Şimon Peres ve Yaser Arafat Nobel barış ödülünü ortaklaşa almıştırlar. Bu söz bile bazı şeyleri anlamaya yeterlidir aslında. İzak Rabin, Siyonist askerlere taş atan Filistinli çocukların kollarının kırılması fikrinin sahibidir. Filistinlilerin evlerini yıkma, şüphelileri mahkemeye çıkarmadan bir yıla kadar gözaltında tutma, Filistinliler’i sınır dışı etme gibi uygulamaları başlatanda kendisidir. Bu uygulamalar insanı merkeze mi alıyor ? diye sormak lazım.

 

 

Yaser Arafat ise kendi topraklarına, kendi halkına ve Filistin davasına ihanet eden kişi olması hasebiyle ödülünü almıştır. Rabin ve Peres’in ondan daha onurlu olmasını kılan tek şey, Arafat’ın kendi halkını katletmesi ve kendi halkına ihanet etmesidir. Oysa Rabin ve Peres kendi halkına ihanet etmeyecek kadar Arafat’tan daha onurludur. (Onurluluk kıyası, onursuz olanların içinde hükümsüzdür)

 

Amerikalı ve İsrailli üst yöneticilerin Nobel Barış ödülüne layık görülmeleri, büyük ölçüde siyasi bir düşüncenin yansımasıdır. Dünyada en çok askeri harcamaları yapan, Okyanus ötesine geçip insanları katleden, 6 milyon insanın sözde güvenliği için bölgenin dengelerini altüst eden, dini ve etnik ideolojilerle insanlara saldıran, insanlığı yok edecek kadar kimyasal silaha sahip olan ve anarşik sistemin baş aktörleri olanların Nobel alması, Alfred Nobel’in ‘‘Milletlerarası barış ve kardeşlik için en büyük çalışmayı yapanlara verilmelidir ’’diye bıraktığı vasiyetinin hangi kavramına sığdırılabilir ki?

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Cübbeli Ahmet Hoca’dan olay cemevi çıkışı

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.