a

İngiltere’nin Yok Ettiği Filistin

Filistin, Osmanlı himayesinde güvenli bir bölge iken Osmanlı’yı yok edenlerin Filistin’i güvensizleştirerek, istikrarsızlaştırarak yok etmişler. Dünya Siyonist Örgütü’nün içerisinde kurulan uluslarüstü olan Yahudi Ulusal Fonu, Filistin’e göç eden Yahudilere toprak sağlamak için kurulmuştur. BirilerininFilistin topraklarında gözü olduğunu bu Cemiyet adına Theodor Herlz’in Abdülhamit Han’dan Filistin’de Osmanlı Devleti’nin Düyun-u Umumiye’nin borçlarının büyük bir kısmını ödemek şartıyla toprak parçası talep etmesinden anlaşılabilir. Abdülhamit’in Theodor Herlz’e aracı ile cevabı ise ; ‘’ Ben bir karış toprak bile olsa satamam. Zira bu vatan bana ait değil, milletime aittir. Benim milletim bu toprakları savaşta kanlarını dökerek kazanmışlar, onu kanları ile verimli kılmışlardır. Bu toprak bizden sökülüp alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımız ile sularız. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdi.’’

 

Siyonistler, Abdülhamit’in bu kararlı ve ibretlik cevabı ile farklı stratejiler yürütmeye başladılar.

 

Osmanlı devleti daha yıkılmadan son dönemlerinde İngiltere’nin manda ve himayesine geçen Filistin, yavaşça Yahudilerin nüfuz edebileceği bir alan olmaya doğru ilerliyordu. 1917 yılında İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Siyonist lider Lord Rotschild’e gönderdiği mektupta; kendilerine yurt edindirme teyidini vermiş ve bu mektup tarihe ‘‘ Balfour Bildirisi ’’ olarak geçti.Bu mektupta Balfour, kendisinin ve İngiltere’nin Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için Siyonistleri sonuna kadar destekleyeceğini yazıyordu.  Bu mektup yazıldığı sıralarda Filistin, hala Osmanlı himayesinde bir topraktı. Bu mektuptan bir ay sonra Kudüs, İngilizlerin himayesine geçti.. Sonrasında planlı bir Yahudi göçü Filistin topraklarında zuhur etmeye başladı. Yahudiler kendilerine vaat edildiğine inandıkları topraklarda bir devlet kurma hayali ile ilerlemişlerdir. Bu göçlere tepki olarak Filistin’de iki büyük ayaklanma gerçekleşmiş ve İngiltere, sorunu Birleşmiş Milletlere devrettikten hemen sonra Filistin’deki mandalık yönetimini de bitirmek istediğini duyurmuştu. ( Filistin’de bir Yahudi devleti için zeminin tamamladığını düşündüğü için çekilmiştir. )

 

Birleşmiş Milletler, Filistin’de iki devletli bir çözüm önerir; Filistin topraklarının % 56,47’lik en verimli kısmı Yahudilere, çölden ve verimsiz alanlardan oluşan diğer kısmı da Araplara bırakılmıştır. Araplar ne kadar muhalefet etse de İsrail devleti artık kurulmuştur. İsrail sürekli Filistin kısmında kalan toprakları da işgal etmeye başlamış ve BM, İsrail’in işgal ettiği topraklardan çıkması için defalarca karar almışsa da uygulayamamıştır. BM’nin, İsrail’e karşı yaptırım mekanizmasını harekete geçirememesi, İsrail’in mevcut sınırlarının daha da dışına çıkmasına neden olmuştur.

 

‘‘Şımarık babanın şımarık evladı’’ sözü de buradan geliyor.

 

 

İngiltere Filistin’i Defalarca Tanısa Ne Olur ?

 

İngiltere, Filistin’de ölen binlerce insanın, plajlarda oynayan masum çocukların, sakat kalan ve ölmekten beter olmuş insanların dolaylı katilidir. Filistin’i bir devlet olarak tanısa da tanımasa da artık çok fazla bir şey değişmeyecek. Tek sevincimiz o ki ; ölümler bir nebzede olsa azalacaktır. Fakat mukaddesimiz, ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa Yahudilerin güdümünde yıkılmayı ve yerine Süleyman Mabedinin inşa edilmesini beklemekte. İngilizler, Nasıl Filistin’de bir Yahudi devletinin zeminini oturtup mandalık yönetimini bitirdiyse, şimdi de Yahudilerin asırlık emellerini gerçekleştirmek için bölgesel ve küresel şartların olgunlaştığı için Filistin’i bir devlet olarak tanımış olabilir. Filistin’de mandalık yönetiminden vazgeçip bir Yahudi devleti için zemini hazırlayan ve Yahudilerin önünü açarak destekleyen İngilizler, belki de bu sefer daha büyük bir oyun içerisindeler. Tevrat’ta kendilerine vaat edilen toprakların hayalleri gerçekleşiyor belki de.

 

Ortadoğu’yu karıştırarak, Müslümanları birbirine kırdırarak ortaklarıyla yürüttüğü stratejiyi örtbas etmek veya Müslümanlara şirin görünmek içinde Filistin’i tanımış olabilir.

 

Filistin için Müslüman ülkelerde bile bu kadar kalabalık olmadı ama 1 milyon Müslüman İngiltere’de Filistin için yürüdü. Gayrimüslimler nasıl ABD’de büyük bir eylem yaptılar, ondan sonra IŞİD’e karşı ‘’çekirdek koalisyon’’ gündeme getirildi. İngiltere’nin büyük bir korkusu, ülke de Filistin için büyük bir ayaklanma sonrası ulusal güvenliğini riske etmek istememesidir. ABD’nin şımarık çocuğu artık küresel vicdanı o kadar yaralıyor ki, artık yaptıklarından dolayı İsrail’in arkasında olan devletler kendilerini halklarına karşı savunamaz hale geldiler.

 

Küresel düzende devletlerin menfaatleri en düzeyde olduğu için İngiltere’de kendi menfaatleri üzerine politika yürütmeye devam etmesi tabiidir.

 

 Twitter / MSaymaz

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Cipli kimliklerin parası Ak Saray’a mı gidecek?

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.