Sultangazi Belediyesi’nin Ocak ayında gerçekleşen meclis toplantısında Denetim Komisyonu üyeleri belirlenmişti. Toplantıda yapılan seçimde denetim komisyonuna Ak Partili üyeler Fatih Sultan Mehmet Çiçek, Kemal Eyyüpoğlu ve Mehmet Fatih Alış seçilmişti.
Pazartesi günü gerçekleşen Sultangazi Belediyesi Pazartesi gerçekleşen Şubat ayı meclis toplantısı 1.nci oturumunda konu ile ilgili gündem dışı söz alan İYİ Parti Meclis Üyesi Enver Hamzaoğlu, komisyon üyelerinin tamamının iktidar partisinden olmasının etik olmadığını söyledi. Ocak ayı toplantısında Ak Partili üyelerin CHP’li Beşiktaş Belediyesi’ni örnek gösterdiğini belirten Hamzaoğlu, “Beşiktaş Belediyesi’nde bir önceki dönem de bizim gibi 2 kişi olan Adalet ve Kalkınma Partili üyelerinden bir tanesi denetim komisyonuna alınmıştır. Bu dönemde de Beşiktaş Belediyesi’nde yine 2 kişi olan Adalet ve Kalkınma Partili meclis üyesi bulunmakta, zikrolunan komisyona Adalet ve Kalkınma Partisi’nden bir kişinin girmesi için CHP grubu tarafından teklif edilmiş olup Adalet ve kalkınma partisinin üyeleri komisyona girmek istememişlerdir. Her ne hikmetse Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımız oylama yapıldıktan sonra komisyona girmek istemişlerdir” ifadelerini kullanmıştı.
Ak Parti Grup Sözcüsü ve denetim komisyonu üyesi Fatih Sultan Mehmet Çiçek ise, Hamzaoğlu’nun Beşiktaş Belediyesi’ne yönelik açıklamalarına, “Bu anlattıklarına kendiniz de inanıyorsanız helal olsun. Meclislerde aritmetik ortalamaları vardır. 5393 sayılı kanunda denetim komisyonun nasıl seçileceği bellidir. Bizim aritmetiğimiz çok. ‘İnsan bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmasın’ diye bir cümlesi oldu. Ben kendisine 5393 sayılı kanun kitapçığı hediye edeceğim. Bilgi sahibi olsun ki ondan sonra fikir sahibi olsun” diye cevap vermişti.
Konu, Perşembe günü gerçekleşen 2. oturumda yeniden gündeme geldi. Toplantıda gündem dışı söz alan İYİ Parti Meclis Üyesi Enver Hamzaoğlu, Ak Parti Grup Sözcüsü Çiçek’in bir önceki toplantıda açıklamalarına yönelik ‘hikaye’ kelimesini kullandığını belirterek, bir hikayeyle Çiçek’e cevap verdi. Toplantı sonunda ikilinin konu ile ilgili tartışması devam etti. Çiçek, 5393 sayılı kanun kitapçığı hediye etmek istedi. Ancak Hamzaoğlu, “Ben bu tuzağa düşmem” diyerek Çiçek’in hediyesini kabul etmedi.
Öte yandan Hamzaoğlu, meclis toplantısında yaptığı konuşmada şunları kaydetti;
Pazartesi günkü konuşmama hikaye olarak algılatan değerli meclis üyesi arkadaşıma yanıt vermek için kullanarak, asıl hikayeyi şimdi anlatacağım.
1- Bahsi gecen konuyu eleştirmemiz yasal olup olmaması değildir. Konu ahlak meselesidir. Kanun yarın değişir. Ahlak hep vardır. Komu hukuki olabilir, ama ahlaki değildir. Kendi kendinizi mi denetleyeceksiniz mübarekler?
Meclis aritmetiğine göre denetim komisyonunun tüm üyelerinin iktidar grubundan seçilmesinin hukuki açıdan sorun teşkil etmediği millette yanlış anlaşılmalara mahal verebileceği, bu durumun ahlâken de etik olmadığını ifade etmeye çalıştım. Hakemi de yanınıza alarak, güreşi minder dışına taşırmayınız. Ata sporumuzu da adaletli yapınız!
2-Belgesiz ve bilgisiz konuşmayız dememize rağmen sanki yalan veya yanlış gibi algi yapmaya çalışmanıza pes diyorum. Bahsi geçen Beşiktaş Belediyesinin meclis tutanaklarını Ak Partili arkadaşlarınızdan isteye bilirsiniz.
Bir atasözünde der ki;
Kişi nasılsa karşısındakini de öyle görürmüş. Şimdi hikayeyi anlatarak toparlamak istiyorum. İnşallah bu hikayeden ders alırız.
Kimine göre Selçuklu döneminin, kimine göre Osmanlı döneminin yolsuzlukları ile ünlü KADISI olarak bilinen KARAKUŞİ KADI’sı bir gün bir fırının önünden geçerken vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış, nefis bir ördek görür. KADI, fırıncıya ‘ben bunu aldım’ demiş. KADIYA itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: Hani bizim ördek demiş? Fırıncı boynunu büküp ‘Ördek, Uçtu’ deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında, fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkartınca korkup, kaçmaya başlamış. Ördeğin sahibi ile gayrimüslim kovalarken fırıncı bir duvardan atlarken, bilmeden arka taraftaki hamile bir kadının üzerine düşer. Kadının, çocuğunu düşürdüğü gören kadının kocası da fırıncının peşine düşer.
Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızarak peşlerine takılır. Sonunda zaptiyeler hepsini yakalayarak KARAKUŞI KADI’nın karşısına dikerler.
KADI sırayla sorar, Ördeğin sahibi: Bu adam ördeğimi yok etti şikayetçiyim.
KADI, fırıncıya sorar: Ne yaptın bu adamın ördeğini? FIRINCI: Uçtu der.
KADI, kara kaplı defterini açar: Ördeğin karşısında TAYYAR yazılı. TAYYAR uçar anlamına gelir.
O halde ördeğin uçması suç değil diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.
KADI: Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sorar.
Onun şikayetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:
Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla.
Davacı Ne olacak diye sorunca,
KADI: Şimdi Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.
Gayrimüslim vatandaş şikayetinden hemen vazgeçmiş. Fırıncı bu davadan da beraat etmiş. Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da, KADI: Tamam demiş, Hanımını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak!
Böyle olunca adamda şikayetini anında geri almış; FIRINCI: bu davadan da kurtulmuş.
KADI dönmüş Yahudi’ye: Senin şikayetin nedir bre?
Yahudi ellerini açmış: Ne diyeyim kadı efendi Adaletinle bin yaşa sen emi..
Fıkra ister Selçuklu dönemine ister Osmanlı, isterse günümüze ait bir gerçekliğe tekabül etsin, Bir hukuk sistemi düşünün ki; adeta hadım edilmiş. Böyle bir hukuka kimin ihtiyacı olabilir, pratikte ne işe yarar ve can alıcı soru şu:
Suçun failiyle, adaletin dağıtıcısı aynı olursa bu hukuka kim, neden inansın?
Şairin dediği gibi “kadı ola davacı, mübaşir ola şahit, Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?”
Değerli arkadaşlar: Ben mesajı verdim. Rahmetli Ozan Arif’in dediği gibi Ben bir gömlek biçtim, Üzerine uyan alıp almayacağını kendi bilir.
Bu ne garip bir açıklama
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.