2004 yılının Temmuz ayında, yani bundan neredeyse 11 yıl önce yazarlığa başlamışım. İlk yazımın başlığı: ‘Evimdeki namussuz!’
Tahmin edeceğiniz üzere televizyondan bahsediyorum…
Bakın o gün neler yazmışım: “Malum, bizim hayatımızda televizyonun yeri çok ayrı. İstemesen bile izlemek zorundasın.. Çünkü gazetecisin.. Her programdan, her filmden bir haber çıkarma gibi bir durumun var.
O rezil gece de bu niyetle açtım televizyonu. Evime gelen bir iki misafirimle birlikte şöyle bir göz gezdirelim istedik. Eşleri ile birlikte oturuyoruz. Kumandadaki sıralamaya göre aşağıdan yukarıya doğru ilerleyip, bize göre bir kanal bulacağız sözde..
Benim televizyonumda birinci sırada TRT var. Biraz da güvenerek açtım tabi ki.. Ne de olsa devletin kanalı..
Ama o da ne?
Daha TRT’yi açar açmaz kadınlar başını önüne eğdi. Reklamlar dönüyor. Bir telefon markasının reklamı. Erkek kadını merdiven başında kıstırmış, neredeyse ayakta götürecek. Dilleri dışarıda, hayvani bir şehvetle birbirlerine saldırıyorlar. Bir adam ise onları cep kamerası ile görüntülüyor. Reklam şöyle sona eriyor:
“Hello Moto”
Bir diğer kanala geçiyoruz. Hanımlar, ayıplı sahneyi kapattığım için başlarını kaldırıyor. Zapladığım diğer kanalda da reklam oynuyor.
Haydiiii..
Hanımların başları bir kez daha öne eğiliyor.
Bu kanalda, tüy alan bir cihazın reklamı yapılıyor ama karşımızda çırılçıplak, anadan doğma bir kadın.. Ortalıkta, iyi tüy aldığı söylenen cihaz yok. Kamera kadının çıplak tenini en mahrem yerlerine kadar yalayıp geçiyor. Kanalı değiştirinceye kadar ecel terleri döküyorum..
Önümüze çıkan üçüncü kanalda bir film var. İki adam konuşuyor. Biri, karısı tarafından aldatılan bir koca. Diğeri ise karısının kendisini aldattığı aşığı. Aldatılan eş, karısını öldürmesi için karısının aşığına 500 bin dolar teklif ediyor. Bizi bu kanalı da atlamak zorunda bırakan söz: “Karınla yatmaya devam edecek miyim?”
Hanımlar bir kez daha başlarını öne eğiyor. Böyle üç beş kanal daha dolaşıyoruz ama hanımların başını kaldırmalarına neden olacak tek yayın yok. Ya reklam, ya da film..
“Bari biraz müzik dinleyelim” diye bir kanal açıyoruz bu kez.. Mahsun Kırmızıgül’ün baştan sona erotik ‘Sarı sarı’ türküsünün sonuna yetişiyoruz. Mahsun’un önünde bir kadın yarı çıplak, orasını burasını Mahsun’un neredeyse ağzına sokarak dans ediyor.
O türkü bitiyor, biraz rahat nefes alıyoruz ki, hemen devreye Serdar Ortaç’ın klibi giriyor. Klip değil, porno film demek daha doğru neredeyse. Serdar bir havuzda, bir havuz kenarında kızla sevişirken ve (tabirimi mazur görün) kızın en mahrem yerlerini ellerken görülüyor..
Hanımlar bir kez daha başlarını öne eğiyor.. Biri kazağındaki tüylenmeyle ilgileniyor, bir diğeri elbisesinden sarkmış ipleri çekip koparıyor.
Son bir umut başka kanal diyoruz ki, üç-beş mankenin kaçamaklarını konu edinen magazin programı çıkıyor karşımıza. Kim kiminle yattı, kim kimin sevgilisini ya da eşini baştan çıkardı muhabbeti.
Dayanamayıp kapatıyorum utanç içinde. Hanımlar başlarını kaldırıyor ama bu kez biz erkeklerin onların yüzüne bakmaya yüzü kalmıyor.”
******
Sevgili kardeşlerim…
Diyeceksiniz ki sen şimdi bunu bize niye anlattın?
Şundan dolayı…
Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde televizyonlarda oynatılan programların, toplum üzerindeki tahrip edici etkisi tartışılıyor. Bazı kriminal şiddet olaylarıyla televizyon programlarında sunulan kurgusal senaryolar arasında ciddi bağlantılar olduğu bir bir ortaya çıkıyor.
Daha vahimi birebir benzer suçlara rastlanıyor.
Amerika’da yayın yapan NBC televizyonunda yayınlanan bir tecevüz sahnesi sonrası, pek çok izleyicinin bu tecavüz sahnesinde gördüklerini kurbanlarının üzerinde denedikleri gerçeğine ulaşılıyor. Bu nedenle NBC televizyonu, açılan kamu davası sonucu mahkumiyet alıyor.
Dünyada bunun sayısız örneğini veririm vermesine ama gerek yok. Peki buna benzer olaylar bizde yaşanmıyor mu?
Özgecan Arslan’ın yüzüne attığı çizikler sonrası “DNA örneklerim tırnak aralarında kaldı, ondan dolayı bileklerini kestim” diyen sapık, bu ayrıntıyı nereden öğrendi sanıyorsunuz?
Aynı sapığın, tecavüzden sadece 4 gün önce, “Fatmagül’ün suçu ne?” dizisindeki tecavüz sahnesini suç ortaklarından bazılarıyla izlemesi bize bir mesaj vermiyor mu?
Bu tür infial uyandıran suçların vebalini topyekün medyanın boynuna boca etme niyetinde değilim elbet ama, cinsellik, müstehcenlik, erotizm ya da pornografi içerikli yayınların birilerinin hayvani isteklerini tetiklediği gerçeğini inkar edebilir miyiz?
Amcasının veya kardeşinin eşiyle cinsel ilişki yaşayan, bunun adına da “Aşk” diyen oyuncuları izleyen sapık ruhlu fertlerin “Yahu bu tür işler normalmiş. Ben de yengeme rahatlıkla musallat olabilirim” diye düşünmediğini ve harekete geçmediğini iddia edebilir misiniz?
Birbiri ardına yayınlanan okul dizilerinde bile gencecik çocukların okula sarhoş gelmesini, küçücük kızların mini eteklerle erkeklere sırnaşmasını gören öğrencilerin bundardan etkilenmediğini düşünebilir misiniz?
Şurası inkar edilemez bir gerçek ki bizim medyamız ekranlarda adeta kadın pazarlıyor!
Konusu taciz ve tecavüz olan dizilerden geçilmiyor. Sadece 2014 yılı içinde yayınlanan 8 ayrı dizide tecavüz sahnesi yer aldı.
Bakmayın tecavüz dediğime…
Tecavüze uğrayan kadını şuh seslerle bağırtmalar, erkeklerin kaslarını ve güçlerini göstermeler. Resmen bir erotik film tadında. Kadını nasıl kıstıracağın, hangi taktiklerle tuzağa düşüreceğin, ilk etapta nasıl zayıf noktasından yakalayacağın ayrıntılarına kadar aktarılıyor. Adeta, “Siz de yapabilirsiniz. Bak bu kadar kolay” dercesine…
Sadece diziler değil, reklamlar ondan bin kat daha berbat…
Bir çikolata reklamı düşünün ki “Erkek gibi ye, erkek gibi yaşa” sloganı eşliğinde baltayla odun kesiliyor. Erkeklere kaba, saldırgan ve ayı muamelesi yapılıyor.
Araba reklamında kadının eti adeta pazara çıkarılmış gibi sergileniyor. Dondurma reklamında kadın elindeki dondurmayı tuhaf tuhaf ve isterikli bir ruh haliyle yalıyor.
Sağlık programında, “Sağlıklı seks için komşunuzu hayal ederek eşinizle sevişin” diyen sözde doktorlar… “Eşekle ilişkiye giriyorum ama eşimle giremiyorum” diyen hastalar…
Evlilik programlarında, ““Ben evleneceğim ama kadın istemiyorum. Ayşe hanıma talip olan beyefendiyi istiyorum” diyen erkekler…
“Gelinim olur musun?”, “Benimle evlenir misin?” tarzı programlarda iki erkek kardeşi ayartmak için çırpınan gelin adayları…
Türkülerimiz erotizm kokuyor, şarkılarımız seks üzerine kurgulanıyor. Kliplerimizde kadın adeta birer fahişe gibi kullanıyor.
Sanki hepsi el birliğiyle her bir evi geneleve çevirme niyetindeler…
Haber bültenlerinde aile içi ilişkilerden, evlilik dışı çocuk doğurmalardan geçilmiyor. Katledilen kadınların nasıl öldürüldüğünü gösteren görüntülerin tekrar tekrar oynatılmasına varıncaya kadar herşey psikopat bir toplum yetiştirmek üzerine kurulmuş sanki…
Ne acıdır ki toplum olarak her akşam dünya kararıp evlerimiz kalabalıklaştığında, bu ahlaksızlıkları bir kumanda aracılığıyla evimize bizzat konuk ediyoruz.
Gözümüzün önünde geleceğin şiddete meyilli ve tecavüzcü erkekleri yetişiyor. Onların imza attığı kan dondurucu cinayetler ve tecavüzler gerçekleşince isyan eden yine biz oluyoruz.
Özetle suçlu aramaya gerek yok!
Bu suç hepimizin!
KAYNAK: İnternethaber
Milletvekili Hüseyin Bürge Aday Adaylığı Başvurusunda Bulundu
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.