a

Türkiye, IŞİD’e Karşı Neden Sessiz?

Davutoğlu Kabinesi’ni oldukça sert dalgalar ve kuvvetli rüzgârlar bekliyor. En büyük riskler ise sınırlarımızın ötesinden geliyor.

 

Güney sınırlarımız, yani Irak ve Suriye sınırları her geçen gün eriyor. Bazıları bu durumu ‘Türkiye büyüyor’, ‘yeniden kardeşlerimiz’le kucaklaşacağız gibi yorumlayabilirler, ancak bilimin verileriyle hareket edersek yaşananlar kelimenin tam anlamıyla büyük bir felaket…

 

TÜRKİYE’NİN IŞİD’LE SINAVI

 

IŞİD, Amerikalıların Irak’ı işgaliyle birlikte, işgale tepki olarak Irak’ta kuruldu. Kimilerine göre kurulmasını CIA teşvik etti. Kimileri ise Amerika’nın bu ülkedeki insanlık dışı uygulamalarının IŞİD’e giden yolu açtığını söylüyor. Kimbilir, belki de ikisi de doğrudur… Nihayetinde bir tane Amerika yok. ABD’de bir grup bir örgütü kurdururken, diğer grup onu yıkar. İzleri doğru takip ederseniz birbirine zıt birçok izin aynı yere ulaştığını görebilirsiniz.

 

IŞİD, yakın bir zamana kadar El Kaide’nin bir parçası idi ve Türkiye’ye karşı görünürde herhangi bir risk oluşturmuyordu. Suriye’de Esad’a karşı isyan ve iç savaş başlayınca Türkiye tarafını çok net bir şekilde seçti ve adeta savaşan taraflardan biri gibi oldu. İran, Rusya ve Hizbullah Suriye rejiminden yana taraf olurken Türkiye, diktatöre karşı durdu. Ancak Türkiye bu konuda Batı’da yeterince müttefik bulamadı. ABD ve AB, Esad aleyhtarı söylemi kullansa ve direnişçilere ufak tefek destekler verse de muhalifler ve Türkiye Suriye’de yalnız kaldılar. Bu süreçte Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri çoğu kez Türkiye üzerinden Suriyeli muhalifleri desteklediler. Ancak bu destek Esad’ı devirmek için yeterli olmazken güçlü terör örgütleri kurmak için yeterli oldu.

 

Dediğimiz gibi Türkiye, Suriye’de hem ileri düzeyde taraf oldu, hem de çok istemesine rağmen NATO’dan müttefiklerini oyuna dâhil edemedi. Bunun üzerine Türkiye, Suriye’de oyunun içine özensiz ve kontrolsüz bir şekilde girmek zorunda kaldı. Esad karşıtı kim varsa desteklendi.

 

İşin trajik yanı ise oyunda resmi olarak yer almayan ABD ve Avrupa’nın istihbarat birimleri vasıtasıyla Suriye’de muhaliflerin içinde cirit atıyor olmalarıydı. Bu dönemde Türkiye, kimilerine göre meşru olmayan yapılar ile yakın ilişki kurmuş olabilir, hatta bunlara silah vs. ulaştırmış da olabilir.

 

Türkiye’nin bugün IŞİD karşısında nispeten sessiz kalmasında bu mazinin önemli bir rolü vardır.

 

İşin aslına bakarsanız IŞİD, Esad’la mücadeleye katkıdan çok zarar vermiş bir yapıdır. IŞİD, bundan da ötesi Esad’a kurtuluş kapısını açtı, diğer taraftan Esad muhaliflerini zayıflattı.

 

IŞİD, TÜRKİYE’NİN İŞİNE Mİ YARIYOR?

 

Türkiye’nin IŞİD konusundaki sessizliğinin bir diğer nedeni ise kısa vadede örgütün Türkiye’ye zarar vermemesi, tam tersine Türkiye’nin rakiplerini dengeliyor olduğu düşüncesidir.

 

Amerika, Irak’tan çekildikten sonra Türkiye’nin Bağdat Yönetimi ile arasının iyi olmadığını herkes biliyor. Maliki Yönetimi’nin Şiici ve İrancı tutumu Türkiye’yi rahatsız etti ve taraflar işi birbirini tehdit etmeye kadar götürdüler. Türkiye, Irak’ta tüm mezhepleri ve etnik grupları gözeten daha dengeli bir idare istiyordu. Oysa Sünniler Amerikan işgalinden sonra bir hayli güç kaybetmişlerdi. IŞİD’in ortaya çıkışı Irak’a bir tür denge getirdi. Şiiler eskisi kadar rahat değiller ve Irak’ın idaresinde bir paylaşım kaçınılmaz görünüyor. Bu durum ister istemez Şiici politikalar güden İran’ın da elini zayıflatıyor. Aynı şekilde Suriye’de de IŞİD ve benzeri gruplar Nusayrilerin ülkeyi tek başlarına yönetmelerine engel oluyor.

 

IŞİD’in Irak ve Suriye’de sadece bir örgüt olmadığı, arkasına Sünni pek çok aşiretin desteğini aldığını da görmek gerekiyor. Hatta eski Baasçı birçok kişi de IŞİD saflarında çarpışıyor.

 

Kısacası Ankara’dan bakıldığında Suriye’de ve Irak’ta gücün mezhepçi tek bir elde toplanmasını istemiyorsanız başkentlere meydan okuyan güçler Türkiye’nin yararına görülebilir.

 

Aynı şekilde IŞİD ve diğer benzeri grupların Suriye’de Kürtlere meydan okuması PKK’nın bu ülkede daha fazla güçlenmesine mani oldu. Eğer IŞİD olmasaydı güç boşluğundan yararlanan PKK’nın kuzey Suriye’de olabildiğince geniş bir devlet-benzeri yapı oluşturması muhtemeldi.

 

Meseleye tersten bakarsak, IŞİD uyguladığı akıl almaz vahşet ile PKK’yı zayıflatmak bir yana, tam tersine onu meşrulaştıran bir etki yaptı. Ayrıca IŞİD nedeniyle silahlanmasını arttıran PKK terör örgütü aşamasını aşarak ordulaşmaya başladı.

 

Başka bir deyişle kısa vadede dengeleyici gibi duran IŞİD orta ve uzun vadede tüm hesapları alt üst etti, Türkiye’ye de zarar vermeye başladı.

 

İSLAM ETKİSİ

 

Kimi yorumculara göre ise Hükümetin IŞİD’e yeterince sert tepki göstermemesinin nedeni dini dayanışmadır. Kendisini ‘İslam Devleti’ olarak tanımlayan bir harekete karşı kendisi de İslamcı olarak bilinen yetkililerin harekete geçemediği iddia edilmektedir.

 

Bu konuda somut bir açıklama gelmediği için kesin bir yorum yapamıyoruz. Ancak IŞİD’in İslam’a katkı vermek veya onu temsil etmek bir yana, dine en büyük zararı verdiğini söylemek mümkündür. Bırakınız İslami değerleri, en basit insani değerleri dahi ayaklar altına alırken tekbir çeken bir örgütün İslami olduğunu söyleyebilmek çok zordur.

 

Nitekim pek çok din bilgini IŞİD’in İslam’ı temsil etmediğini, hatta Müslüman dahi olamayacaklarını ifade etmektedirler. Bu durumda Hükümet ile IŞİD arasında bir gönül bağı olmaması gerekir.

 

49 REHİNE

 

Son olarak Türkiye’nin IŞİD sessizliğinin bir nedeninin de Musul Konsolosluğu’nda çalışan 49 Türkün rehin alınması olduğu söylenebilir. Aylardır IŞİD’in elinde rehin kalan bu insanların başına gelebilecek vahşi bir saldırı Türkiye’yi korkutuyor.

 

İşin aslına bakılırsa diplomatlar da dâhil 49 Türkün aylardır IŞİD’in elinde tutulması Türkiye için büyük bir utanç… Kimi uzmanlara göre 49 kişin rehin alınmasının asıl nedeni de buydu, yani Türkiye’yi utandırmak ve Irak’tan uzak tutmak. Yetkililer rehinelerin Türkiye’nin elini kolunu bağladığını iddia ediyorlar. ABD Irak’ta istediği noktaları havadan bombalarken, Irak’ta tüm dünya casusları cirit atarken, İran Bağdat’la birlikte operasyonlar yaparken, Peşmerge dahi çatışmalara girerken Türkiye rehine krizi nedeniyle olan biteni seyretmek zorunda kalıyor.

 

Rehineler Türkiye’yi yavaşlatmada önemli bir etken, ancak IŞİD Sessizliğini sadece buna bağlamak da tek başına yeterli görünmüyor…

 

NE YAPMALI?

 

Herşeyden önce Türkiye’nin IŞİD sessizliğinin doğru olmadığını belirtmemiz gerekir. Türkiye, en azından söylem bazında tavrını netleştirmek zorundadır. IŞİD bir terör örgütü müdür, iyi midir, kötü müdür, tüm bunlara cevap verilmesi gerekir. Çünkü IŞİD sadece bir Irak veya Suriye meselesi değildir, tüm İslam dünyasını ve bizleri ilgilendiren ideolojik bir meydan okumadır. Yöntemleri katıksız terördür, ideolojisi fanatik dinciliktir. Mezhepçiliği kışkırtan bir stratejisi bulunmaktadır. Bu halleriyle de Türkiye’ye doğrudan tehdittir.

 

Diğer taraftan IŞİD eliyle Müslümanı Müslümana kırdırma stratejisi birileri tarafından mükemmel bir şekilde yürütülmektedir ve Türkiye de bu çarpışmalara dâhil edilmek istenmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin IŞİD’le veya başka bir silahlı grupla çarpışmama isteği anlaşılabilir. Ne var ki bu konudaki hassasiyet İslami ve insani değerler konusunda duruşumuzu netleştirmemize engel değildir. Türkiye bir yandan silahlı çatışmalardan kaçınırken, diğer taraftan yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilir. Aksi taktirde birileri onun namına konuşabilir.

 

Daha da önemlisi IŞİD’in terörist ve dini bozan yönleri eleştirilmedikçe bu örgüt ve Harici fanatizmi Türkiye içlerinde de taraftar bulabilir. Nitekim çeşitli kimlikler altında IŞİD, Türkiye’de hücre yapılanmasına gitmektedir. Yasalarca gayrimeşru ilan edilmeyen örgüt, Türkiye’de pekçok faaliyetlerini serbestçe yürütebilmekte, taraftar bulabilmektedir ve bu da çok sert eleştirilere neden olmakta, hatta Türkiye karşıtı uluslararası güçler tarafından Türkiye’yi teröre destek veren ülke olarak göstermek için kullanılmaktadır. Son aylarda Batı’da Türkiye ile IŞİD’i müttefik gibi gösteren, Türkiye’yi teröristlere destek veren ülkeler arasında sayan pek çok makale yayımlandı ve bu yayınlar örgütlü bir çalışmanın parçaları gibi durmaktadır.

 

IŞİD ile arasına mesafe koymayan bir Türkiye dışarıda pek çok ciddi sorunlara karşılaşır. Ancak bundan daha önemlisi IŞİD terörünün Türkiye’ye ithal edilmesidir. IŞİD Türkiye’ye bulaşırsa çok uzun yıllar sürecek bir terör döneminin başlaması bile olasıdır.

 

Bu arada yukarıda bir cümle ile değindiğimiz Türkiye’yi IŞİD gibi radikallerle savaştırma riski de bulunmaktadır. Nitekim Kürtler bu tuzağa bir şekilde düşmüşlerdir ve Batı’nın ileri karakolu olarak kendilerine gösterilen hedeflere saldırmaktadırlar. Tavşana kaç, tazıya tut durumları arka arkaya sahnelenmektedir. Eğer Kürtler bu sarmala bir kez girerler ise sonu gelmez kan davaları ve güç tüketen çatışmalardan kendilerini kurtaramazlar. Aynı şekilde Türkiye de bu oyuna gelmemek zorundadır.

 

NOT: Her eleştiriyi, her uyarıyı muhalefet olarak anlayanlardan bıktım artık. Daha önce mülteci sorununu dile getirmiştim ve birileri böyle bir sorun olmadığını, bizim art niyetli davrandığımızı yazmışlardı. Ama şimdi görüyorsunuz ki biz haklı çıktık, mülteci sorunu her yönüyle kendisini gösterdi. O kadar ki Hükümet bile soruna eğilmek zorunda kaldı. Tıpkı mülteci sorununda olduğu gibi IŞİD terörünün de, mezhepçiliğin de Türkiye için yakın ve büyük bir tehlike olduğunu yılmadan usanmadan söylemeye devam edeceğiz. Çünkü bu ülke de bizim, bu hükümet de. Birilerinin yaptığı gibi Hükümetin her dediğine küfreden veya Hükümetin her dediğini alkışlayan bir anlayışın bilimde ve vicdanlarda yeri olamaz. Bu iki kutup arasında ise dalkavuklar düşmanlardan çok daha tehlikelidir. İyi bir eleştiri, dosta verilebilecek en güzel hediyedir. Yazdıklarımızın bu anlayışla değerlendirilmesini dilerim.

 

kaynak:http://www.internethaber.com/turkiye,-iside-karsi-neden-sessiz-16561y.htm

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Sultangazi’de Cirit Heyecanı

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.